dün geceki en parlak keşfim kendileri,filthy few podcastinin en minnet duyulası armağanlarından biri. Little Boots, viktorya bişe asl adı, eski dead disco solisti olmasının yanında arkasına da hotchip elemanlarından joe goddard ın desteğini almış, orda burda yeni "disco queen" imiz şeklinde bir infial yaratmıştır. roisin murphy,annie, lykke li, glass candy arasında biyere koyabiliriz sanırım. aslında yutüb vidyolarında uyuz, suratsıs mendebur gibi gözükse de çok şirin hoş bi hatunmuş kendisi. sarışın hali kardeşime benzio ondan mı irrite oldum acaba, ayrıca burnu da süper, bnm topak burnuma hiç benzemio :// nese benden çıkıcak review da anca bukdr olur demekki. bidahaki sefere the cliks diicem size. öptm bye.
ya buarada haala youtube e giremeyen, yada tünellerle uuraşan insanlar duyuyorum. daha fazla duymak istemiyorum.şunu indirin kurun bişe yapın saçmalamayın lüffen. mucunk
***** o vidyoda elindeki alet tenorion die bişe, yamaha üretmiş ve 700 euro civarındaymış. içim gitti, şu bet sesimle ucubik müzikler yapıp sabahlara kdr sölemek istedim
sefkili blog, ölmeni istemiştim, çok istedim hatta bi ara. şimdi istemiyor değilim. ama hani bazen ... neyse
şunu diyeceğim :
az önce kadıköy de yıllardır kitaplarımı aldıım yayınevinin sitesine girdim, alan watts die bi adamın hangi kitapları var bakmak için. ona göre yrn akşamüstü efe dönerken alır elime bi baştan bi sonran gayet rastgele sayfalar seçip okur, şuanki hoşlanmam devam ederse de alırım demiştim. sonra dün yaşadığım bi an geldi aklıma. yine imge ktbevinde. bi adam, kelimsi ortayaşlı sıradan bi adam. yanında bi kadın. bakındılar bi süre, sonra "kiaplarınızda indirim var mı ?" diye sordu. kasadaki kız "yok" dedi. "ama dier yayınevlerinde...." vs vs bi süre karşılıklı çokaz gergin bi dialog yaşadılar. sonra adam "internetten sipariş verince niye daha ucuz oluyo kitaplar ? " diye bi soru sordu. o an antenlerim dikeldi, aynı şeyi ben de aylar önce dşnmüştüm. hani idefix olsun kitapyurdu fln olsun bunlar sürümden ne biliyim dükkan kirasından fln yırtıyo olsa gerek. peki imge gibi küçük çaplı bi yayınevi... neden ? ?
- dükkana müşteri gelmesin istiyo olabilirler... - ama oraya gelmem sizin için de iyi olmaz mı ? insanım ve somutum, uzayda bi hacim kaplıyorum. sizin dükkanınızda da kaplamak isterim. başka somut ve canlı arkadaşlarımı da getiririm. kalabalık yaparıs, hoş ve dolu gözükürsünüz. olma mı ?
- sanırım buldum... en son ben geldiğimde mesela ayaamdaki bot öküz gibi her adımımda gacurgucur yapmıştı, ortamdaki huzurun, odaklanmışlığın ve bunları sağlayan sessizliğin içine etmişti. ve dikkat ediyorum liseden beri etrafımda hep botları gıcırdayan insanlar oldu, demekki bööle bi realite var ve azımsanamaycak kdr da çoğuz. ve bizi kitabevi gibi dikkat dağıtıcı unsurların istenmediği ortamlarda görmek istemiyolar.
- belki de aslında zemin kat sıradan bi kitabevi gibi gözükürken alttaki depoda tavanda bi disko topu fırfır dönmektedir. dumanaltı bi ortam, kendini kaybetmiş çılgın azmış bi güruh.... olabilir mi ? aysberg gibim.. ı ıhh, sanmıyorum
- kendilerine netten alışverişi yaygınlaştırma ve halkın gönlüne kazıma gibi bi amaç edinmiş olabilirler mi ? e bu da yukarıdaki kadar saçma sanki ://
- ee başka da bi neden gelmiyo aklıma.
nie insanları sokağa çıkmaktan, dokunup, kurcalayıp mıncıklayarak bişey almaktan uzaklaştırıcak bi sistem arzu edilir ki? nette alışveriş yapmaktan hiç keyif aldıımı htrlamıyorum, üstelik her seferinde de yok kargo şirketiyle yok gelen ve vaadedilen ürün arasındaki uçurumlar vs sebebiyle bidaha asla demişimdir. bnm verdiimin yarı fiyatına ayn marka kulaklık alıp bana hava atan kuzenim vb insanlar da bu antipatiye bişeler katmışlardır belki... aman her neyse niye yani neden ?! öff baydım. hadi bye blog. chuhu :X
ps: fotografı burdan çaldım. witkin sözkonusu olduğunda yaptıklarını görenler için hiçbişey eskisi gibi olmayacaktır deniyor. inanmayanlar ve fakat algılayacak açıklıkta, meğilde olanlar görüp yamuluyor.... uzatmadan söylemek istediklerimi yutar ve kaçarım, esenlikle ^.^/
7 yorum
"minik" T_T
Monday, August 18, 2008 ...priss...
kedim öldü blog. onu kurtarmak için hiçbişey yapamadım. kimi neyi suçlayacağımı da bilmiyorum. bi işe yaramıyor zaten. hastalık ve ölüm bzm küçük çaresiz beyinlerimiz için fazla katı, ağır gerçekler sanırım.
(eskişehirli, sevdiğim bir grup, çıkardıkları taze albüm için güzel etraflıca bi yazı yazmak niyetindeydim fakat an itibariyle mümkün görünmüyor... myspace linklerinden dinleyip sevenlerin albümü almalarını şiddetle tavsiye ederim. karşıya geçiim ben de alıcam. anadolu yakasında bulamadım ne hikmetse :S )
Şimdilik bu kdr... bikaç saat uyuyup sokağa çıkmak gerek bu leş gibi sıcakta... ebet misafirler... grrr... nese... bitti.
Ebeet, uzun zamandır yazmadığıma göre muhteşem bi dönüş yapmam gerektiğini düşünüyodum son günlerde sevgili pilog. Lazy likten öte baya bayaa komada, ölmesi an meselesi hastalıklı bir bloğun yazarıydım artık. Daha da ötesi, bloğumun adresini soran birine cevap verebilmek için saniyeler boyunca düşünmek zorunda kaldığım anlar dahi olmuştu.
Bir blog ölüyordu ve aklıma atamızın o muhteşem vecizesi geldi :
Mevzu bahis blogsa, gerisi teferruattır…
Ehhhm… tabi yanılmış da olabilirim. Affola :D
Ve bunca aydır yazmadığına göre kimbilir ne birikimler, ne çok şeyler edinmiştir bize anlatacak diyerek merakla dönüşümü bekleyen milyonlarca okurum için ülke gündemini, tutkuyla sevdiğimiz güzel ve yalnız dünyamızın genel hal ve gidişatını büyük bir odak ve dikkatle takip ettim. Evet, ruh dünyamdaki korkunç denge ve huzur yoksunluğuna, tarifi namümkün acılarıma rağmen, bu gece burda hepsini kalbime gömüp beklediğinize değecek bilgi ve duygu yüklü bir yazıyla karşınıza çıkıyorum…
Buyrun afiyetle okuyun :
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Farkettiniz mi çorap, şişman zayıf ayırt etmez,
ne kadar gösterişli, devasa bir göbeğiniz olursa olsun,
3 yaşında bi bebeğin çoraplarından içeri o tombik ayaklarınızı sokabilir,
ortalıkta çekinmeden fiti fiti dolaşabilirsinz.
Dolaşabilirsiniz çünkü bilirsiniz ki ne kdr dar olursa olsun o çorap pozisyonunuza göre ordan burdan bişeler förtletmiicektir ve hadi afedersiniz öküz gibi sıktı da förtletti diyelim, kim görecek kim bilecek… di mi ?
* Çünkü çorap sırdaştır. Sessizce ve sevgiyle sarıp sarmalayandır.
* Çorap özgürlük ve huzur demektir. Çorap sizi huzuru yakalamış özgür bir ruh yapandır. Baklavalısı, puantiyelisi, dantellisi, hello kitty lisi… dünyanın tüm çorapları ayaklarınızın altına üstüne her bi yerine serilmiştir. Çeşit boldur,limit yoktur. Elinizi attığınız herşeyin içine girebildiğiniz için çorap sizi tüm acılarınızdan, hayal kırıklıklarınızdan kurtaran, iç huzuru yakalatan kendinizle barışık yapandır. Müthiş bişeydir çorap.
* Çorap mucizevi ve açıklanması güç bir dehanın ürünüdür. O dur ki ayak gibi arzu nesnesi olması şaşırtıcı bir organı, üstünü kaplayarak bir dk içinde dünyanın en sevimli,enısırılası, en sarılıp yatılası objesi haline getirebilir.
* Seksizme karşıdır. Unisexdir bi kere. Anne, baba, kardeş, kuzen, arkadaş, sevgili vs demeksizin temiz olması şartıyla her an herkesin çorabını ayağınıza geçirmenizin bi mahsuru yoktur. Özellikle evden çıkış öncesi kriz anlarında baba çorapları hayat kurtarıcıdır….
Ama şimdi düşündüm de herkesin çorabı olmaz… temiz de olsa olmaz yani. İnsanın midesi kalkar bi kere… olmaz.. tmm yukardakini unutun.. Ama baba çorabından zarar gelmes.. Onu giymeye devam edin… Açılmamışlar varsa özellikle onları tercih edin.
* Çorabın pazardan alınanı makbuldür. Semtine göre değişir ama genelde 2.5 ytl kritik sınırdır, altına düşmemeye çalışın.
* Çorap sınırları kaldırır, kıtalarını birleştirir, insanları kaynaştırır ve disko sahnesinde bir yıldız gibi parlamanıza sebep olur. Çorap kaliteli ve sağlıklı bir cinsel hayatın anahtarıdır. Çorabına güvenen insan kendine de güvenir. Tabi… ne sandınız yaa..
* Çorap sadece çorap değildir. Kah elde kukla yapılandır kah karlı havada eldiven diye takılandır.
Özetlemek gerekirse ;
* Çorap anne gibidir. Sizi sorgusuz sualsiz kabul eder, olduğunuz gibi sever.
** Tabuları yıkmayı sever, asi ve devrimci bir ruhun sembolüdür.
*** Çorap insan ırkının yaradılışından beri yegane ve tek gerçek dostudur.
Sizde çorapları sevin ve ciddiye alın... ama gerçekten ciddiye alın.
Ve unutmayın…
Çorap candır, onu sevmeyen patlıcandır !!!
_______________
Bu saçmalıkları buraya kadar okuduğun için seni şüphe içinde tebrik ederim sayın okur.
tanrı biliyo ya fazla televizyon izlemem sevgili okur... o tanrı bunu kuul görünmek için söylemediğimi de biliyor seni şüpheci şey.. o herşeyi görür... ve o herşeyi bilir... o heryerdedir....vs..vs... sanırım bu kısmı hepimiz biliyoruz... geçiyorum...
dün tam bi abukluklar günüydü sefgili blog, talihsiz serüvenler serisine dönen sınav dönemime kısa bi es verip, şoku atlatmak üzre eve gelip günlerce, aylarca, haftalarca sürmesini dilediğim bahar uykuma yatmamla ve ardından yırtıcı bi çığlıkla huzur dolu rüyalarımdan uyandırılmamla başladı bu gariplikler silsilesi... o çığlıkla beraber sanki bir ilahi çalınmaya başladı kulağımda... sawyer.. saawyeeerr çıktı...senaaaaağğğ!!!! diyordu acılı bir sess...
anahtar sözcüğü duyar duymas fırladım yataamdan ve sesin kaynağına gittim, tanıdık bi cırtlaklıktaydı bu ses.... ve ablamın odasında buldum kendimi... ebet... sawyer, "dünyanın 8. harikası" sawyer türkiyedeydi ve az sonra uur dündarla star haberde oalcaktı... gözümün çapaklarını sildim, pijamalarımı çıkarıp en dekolte kıyafetlerimi giyindim, makyajımdı saçım başımdı parfümümdü derken tastamam ekranın karşısında en şuh pozumla oturup sawyer ı.. sawyer ımı beklemeye başladım... dakikalar.. saatler geçti ama sawyer gelmedi... biz ablamla sawyer ı kaça bölsek nası paylaşıp da yesek die tartışırken nihayet star haberin 100bininci son dakika haberi bitti ve nefrtle bakmakta olduumuz uur dündarın donuk suratına bi aydınlık bi nur indi sanki. dudaklarından o büyülü sözler döküldüğü anda... "looağğst ın sawyer ı josh holloway şimdi stüdyomuzda...." /tam htrlamıorum şimdi buna benzer bişiidi /
ve ardı ardına sorduğu idyotik sorularla, döt olup da bozmadığı, bozmamak için adeta yırtınmakta olduu suratındaki o korkunç, gergin, yapay gülümsemeyle hepimizi devasa bir hayal kırıklığına uğratmış olsa gerek... gerçi ben yüzündeki o embesil ifadeyi sawyer a aşık olup nutkunun tutulmuş olabileceğine bağladım ama tamamen kendi mallığı da olabilir... bilemedim... nese efem.. o "dazzling creature" ekrandan kaybolunca yapıştırdığım burnumu camdan çektim ve pijamalarımı tekrardan giyip hayal kırıklıından muaf düşlerime geri döndüm...
akşam ise yine benzer bi çığlıkla irkilerek doğruldum.. bi kez daha o tanıdık sesin kaynağının yattıı odaya gittim... yine star tv ekranları... yine hiç sefmediim bi yüz... sinan çetin.. fenomen die bi program sunmakta... ilk başta fragmanını görüp "ohaa türkler süper bi korku gerilim dizisi mi yaptı aceba" dediim program meğerse metafizik olaylara kendini adamış bi avuç mentalist, ilüzyonistle dolu bi freak şovmuş... ilk yarışmacı teoman la bi kız şimdi adını bilmiyorum ama saçı başı süperdi bende o saçtan istedim.. herneyse onların arasında bişiiler bişiiler kurdu etti ona dokundu öbürü ayağa kalktı fln etkilendik... dierlerini de izlesek mi derken o baş şarlatan çıkıverdi sahneye... " evinzdeki tüm bozuk saatleri tv nin önüne koyun, çlştırıcam. tv nin üstüne de bi metal kaşık koyun, bükücem.. hadi bakalım reklam arasında enerjimi göndercem, bi yere kaybolmayın" dedi... biz de süper salak saftirik insanlar olaraktan efdeki tüm saatleri kaşıkları neyim toplayıp odaklanarak beklemeye başladık... içimden çalışan saatler, bükülen kaşıklar falan hayal ederek geçirdiğim bi 2 dk nın ardından sonuç tabii ki fiyasko oldu... ulen nie bööle şeyler bize olmuyo , yeterince odaklanmadık mı acaba, yoksa saatlerimizin çlşmasını yeterince yürekten istemedik ondan mı olmadı bu meret die düşünüp en sonunda nihai gerçeğe vardık : kandırılmıştık !!! ve sonrasında gelen korkunç ve ezici bi özsalaklığını farkına varış hissiyatı var ki daha fazla bunun üstüne konuşmak istemiyorum...
tüm bu saçmalıklar en son berk eratay diye alterno bi gencin sahneye çıkıp ablamın yüksek, benim ise "ulen ya varsa" noktasında gidip gelen 3 harfliler yada farklı boyutta göremediimiz canlılar, etrafta uçuşan ruhlar vs itikatımızla pervasızca oynamasıyla doruk noktasına ulaşmış oldu. yani o en sondaki gözleri ovalayıp lensleri yukarı ittirme anını görmesem ciddi ciddi içine bişii girdiğine inandım, korktum... her tırstıım noktada olduu gibi bi açıklama bişee diyen çaresis gözlerle ablama baktım ama o da saolsun " ben nie bukdr korkuyorum sanıyosun, 4. boyut tabi göremiyoruz, heryerdeler... " vb açıklamalarıyla yangınımı iyicene körüklemiş oldu... herneyse demin bu vidyoyu görünce en azından bizim gibi tonla salağın dünyanın farklı kıtalarında ikamet etmekte ve bi şeklde yaşayabilmekte olduğunu anladım.... izleyin kısaca... nası bukdr uzun yazabildim ben onun şoku içersindeim halaa... gerçi kimse okumııcak buralara kadar istediğm gibi zırvalayabilirim.. yapar mıyım ? yapmam tabi.. uykum var