Son Dakika Haberleri...
Friday, March 23, 2007
...priss...
Merhaba afacan okur,
Yine Nest’ den sesleniorum sana… ve evet yine okula gitmediiim !!! Anneciğim internet öğrenip bloğuma ne yazdığımı okumakla tehdit ediyor beni. Neyseki kendisi klavyede “R” harfinin yerini henüz bulabilmiş değil !
Birçok kötü haberim var sevgili blog. En önemlisinden başlayayım ;
IPOD UM KAYBOLDU !!! Hiçbir yerde bulamıyorum ve müziksizlikten delirmek üzereyim, çünkü ben dışardayken, yürürken yahut yolculuk esnasında müzik dinlemeden yapamam, zaten bilgisayarda müzik dinleyemiyorum, sadece uyumadan açıyorum ve onda da yorgunluk dereceme bağlı olaraktan playlistin ilk 5 yada 10. şarkısında uyuyakalıyorum. Hal böyleyken hayatımın en değerli varlığı, “
Gülse Birsel” adını verdiğim, bir önceki postdaki
fotoğrafla ölümsüzleştirip artık anılarımda yaşattığım ipodum olmuştu… Ama beterin beteri varmış sayın okur…
Hayat bazen -odak fakiri bir insan olmanıza rağmen- 40 yılın başında gazeteye gömülmüş bir şey okuyorken, inatla ve sinirlerinizi yerinden hoplatan bir kıkırdamayla gazetenizi elinizden çekip duran hınzır bir arkadaş gibidir. Ne kadar ciddi bir rahatsızlık verdiğini anlayamaz çünkü şuan Hayat, kendi anlamsız varlığının en eğlence dolu dakikalarını yaşamaktadır.
(Neyse ki Derya bu bloğu okumuyor, bir daha gazetemi çekerse kendisini gazetelerin 3.sayfasının en yaratıcı ve dehşet verici cinayet öykülerinden birinin faili meçhul adlı başkarekteri yapacağım !!! )Daha beteri demiştim ya sevgili blogcum,
bildisarayım, tüm müzik arşivimin yuvası, benim bıcırık kara kutum bozuldu !!! Tamirci amca “
Şarjı bitip de kapandı mı hiç? ” diye sordu, “ Böhüeüehe eebet ebett ” diye cevapladım.. “
Tamam işte işletim sistemin komple yok olmuş” dedi, “
Bildisarayın f disk olmuş” dedi – bu sanırım hasta x oldu gibi bişey demekti….
Bendeniz kocaman gözlerinde yaşlar titreşen anime kahramanları gibi eblek bi suratla adama bakarken, bir anda, amcanın kaşlarının eskiden daha fırça olduğu, şimdi ise gayet şekilli, pırıl pırıl durmakta olduklarını farkettim, sonra adamın kaşlarını berberde aldırırkenki hali geldi gözümün önüne 1-2 saniye için. Ben böyle bir insanım işte sevgili blog. Bugün sabah psikoloğuma gittim ( Heyy!!! Herkesin sorunları olabilir, hem zaten buraya kadar okuyan bende bişeylerin çok da normal olmadığını çoktan anlamıştır.

) ve bir küsür saat boyunca gözüm gidip gelip kadının kulak memesine takıldı, lanet olsun dostum, BİRLEŞİKTİLER !!! Seda’yla Lost izlerken, Jack in mi Sawyer ın mı daha yakışıklı olduğu üzerine çevirdiğimiz geyik esnasında (tabiiki Sawyer !!! Sırseri herif yaaa !!! ) hayatıma giren birleşik kulak memesi takıntısı burda da karşıma çıktı. Efenim bu Seda insanı yeni tanıştığı birinin ilk kulak memesine bakarmış, bana da zamanında ööle yapmışmış ve iddiasına göre birleşik kulak memem olsaymış böyle kaynaşamazmışız…Gerçi, heyhat, ben her halükarda tavlardım kendisini

Nihayetinde psikoloğumun kulak memesine takıldı durdu gözüm ( bu ne menem bi memedir die incelemekten alamadım kendimi ) ve kadın da huylanıp bir türlü kalemi elinde tutamadı, oraya buraya saçtı durdu

)
Benim mefta bilgisayarıma dönelim… Amca gerilmiş ekrana Clark Gable bakışları atarken, “
Bir saniye ” dedi ( fikri geldi! ) , birkaç tuşa bastı ve “
Senin hard diskin gitmiş ” ( phüüüüüüüü gibisinden bir efekt yaparaktan) “
Hard diski değiştirecez, arıza orda ” dedi.
- “
Öhmm, bana bir fiyat verebilir misiniz ? ” dedim
- “
Size 80 gb verelim, yaklaşık 200 YTL, hede desek hödö de deseeekk…. Ehmm… Yaklaşık 270 YTL olur, arıza tespit ücreti de almıyoruz siz eski müşterimizsiniz ” dedi.
Suratımda hiç denenmemiş ablak bir ifade, tüm embesilliğimle adamın beyazlaşan kaşlarına daldım gittim, cildi de kül rengiydi, en sevmediğim cilt rengidir, o ne ööle yaa ne siyah ne beyaz, ruh gibi gri insanlar… Bıyyk … Zaten gün boyu tüten bi amca kendileri, zor sabrettim dükkanında geçirdiğim her bir ana…
- “
Ben bir aileme danışayım, çünkü bu beni aşar ” deyip sıvıştım tükkandan…
Oysa daha çilem bitmemişmiş sevgili blog, son zamanlarda sergilediğim aşırı yapay mutluluk halinden ve okula gitmeyip bir yerlere çömüp yiyip yiyip geyik yapmaktan mütevellit dötüm aldı başını yürüdü, önümde bana ait değilmiş gibi kendiliğinden oraya buraya pörtleyen bir göbeğim oluştu, ortamlardaki tüm saygınlığım gitti, ister istemez maskot bir ruh haline büründüm, büründürüldüm…İlkin sadistçe bir zevk almıştım bundan, çünkü aldığım ilaçlar o kadar hoş tutuyordu ki gönlümü aynaya baktığımda hiçbişey beni rahatsız etmiyordu.. “Ayyh burnum çok güsel, şu kaşlarla gözlerin mucivezi uyumuna, elmacık kemiklerinin çeneyle oluşturduğu kusursuz bütünlüğe bir bak, hele o dudaklar, ooyyh kurban oliim ben sanaaa !! ” edalarıyla gülümseyip atıyordum kendimi dışarı. Neyse efenim, nereye geleceğim, 2 gün önce bıcırık annemin beni bi hayli şiddetli sarsıp kendime getirmesiyle ilacın neden olduğu yapay mutluluk hali uçup gitti ve acı gerçeklerle yüzleştim. O geceyi aylardır yapmadığım, yapamadığım şeyi yaparak, yani ağlayarak geçirdim çünkü henüz GEO dergisi mart sayısını almamış, tarih öncesi insan halleri adlı yazıyı okumamıştım !!! Bakınız nasıl da zayıflayarak yaradılışımıza karşı geliyoruz , niye nafile çıkıyor bu çabalar sanıyorsunuz ? Bakın kendi gözlerinizle görün :
İşte başlıyoruuz.. arkamızdaki çıkıntıya dikkatinizi çekerim !
Burda herhangi birşeye dikkat çekmeme gerek yok, sizin de gördüğünüz üzere herşey kabak gibi ortada
Erkekler neye benziyomuş merak edenler için :
Tabii ki burda soldaki figür er kişi, arkasından biçare koşturan ise dişi kişi oluyor...
Vee son olarak benim pek anlamlandıramadığım bir motif :
Yani şimdi burdaki hatun kişi olduğunu düşündüğümüz soldaki figürün neden fifisi var? , peki sağdaki erkek figürünün nie yok ? ve o neden ööle bit kadar kalıyo kadının yanında ? Bunu çizen tarihin ilk radikal feministi olabilir mi ? Ehh peki o ortadaki "şey" in cinsiyeti nedir ? Hiçbir seksüel emare göremediğimize göre ona da tarihin ilk aseksüel kişiliği diyebilir miyiz? Hımmm ???Geyik bir yana, geceyi alınan 3 kararla noktaladım. Bunlardan biri spora yazılıp hamlaşan bünyeyi dürtükleyip harekete geçirmekti. Hemen ertesi gün bi fitness center a kaydoldum ve erkeklerin dünyasına hızlı bir giriş yaptım. Nerde bu sauna eşofmanlı, sarkık memeli teyzeler, gayet fit vücuduyla nispet yapar gibi saatlerce yürüyen takıntılı iş kadınları anlamıyorum. En son gittiğimde bahar dönemiydi ve mekanda bir kadınlar matinesi havası esmekteydi, yoksa cefakar Türk kadını zayıflama savaşından vaz mı geçmişti ???
Aayh konuya birtürlü gelemiyorum =( Spordaki ilk günümde spor salonunun telefonundan birilerinin beni aradığını söylediler. “
Ne alaka yau ” diye soran gözlerle elindeki telefonu “
Semaa hanım Sema hanımmm” die bana doğru sallayan penguen suratlı abinin yanına gittim, telefondan yükselen gayet sinirli ve ağlamaklı sese kulak verdim, arayan ablamdı

“
Senaaaağğğğ !!! Staj defterimin içindeki zarflardan biri yooook !!! nereye koydun onuuuuğğğğ… Bööhühüehehe !!! ” diye kükrüyordu… İsyanlardaydı… Hayatın acımasız çarkları arasında ezilip parçalanmış jöle kıvamına gelmiş bendenize derhal eve gelmemi ve o zarfı bulmamı emrediyordu. Alel acele çıktım ve tabii ki oraya koyduğumdan, dünyanın en nafile ve acı aktivitesinin kendi falına kendi bakmak zorunda kalmak olduğundan emin olduğum kadar emin olduğum yerde bulamadım o kahrolası zarfı.. Daha önce belirttiğim sinirli ve ağlamaklı hal, bu ikisinin daha endişe verici yüksek bir raddeden ifade edildiği bir çığlık silsilesine dönüşmüştü ki ancak kriz anlarında parlak fikirler üretebilen lahana beynim, ablamın stajı yaptığı yerin patronunun oğlunu aramayı akıl etti ve kendisini, babasına yeni bir staj kabul belgesi hazırlamayı hatırlatması ve en yakın zamanda bize haber vermesi için ikna etti. Bazen dar vakitlere sığdırılmış ayaküstü sohbetler gün gelip böyle meyvelerini verebiliyor, yoksa ablam beni Derya’ dan önce 3. sayfaya kardeş katli başlığıyla haber yapardı.
Hımm… Giderayak taze haberleri vereyim;
• Bildi. mi başka bi abiye yaptırdım, çok da ucuza yaptı, çok mesudum… arşivim de gitmedi…kendimi sunrise klibindeki Norah Jones gibi hissediyorum…(gerçi kendisinin sesinden tiksinirim…somewhere over the rainbow yorumuna ise yok bi sözüm… layıkıyla söylemiş ablamız )
Aaa iyi haber diye sevinmeyin, hemen kötü bi gelişme oldu tabi bunun ardından, 2 dk mutlu mesut olamayacağım sanırım ben,
• Şu sobeleme zımbırtısında bahsettiğim platonik aşkım vardı ya… O feci halde başka birine aşık, nihayet kaz kafama dank etti bu… Başımı önüme eğip onu sevdiğimi hiçbi zaman bilmeyecek biri için bir iki damla göz yaşı döktüm.. Çok bedbahtım sevgili blog... Neyse bu da geçecek diye umuyorum…

Birileri Kütahya dan dönünce beni İstanbul Film Şeysi’ ne götürsün, sevineyim, eğleneyim ben inşallah… O birileri rica edicem bana souk davranmasın ayrıca…
Şimdilik bu kadar, buraya kadar sabredip okuyan tüm güsel insanların elma yanaklarından, kiraz dudaklarından (ahaha tmm tmm okdr da deil ) öperim

Esen kalınız, kimseye aptal aptal aşık olmayınız efenim…
Sevgilerimle…
Duruma uygun şarkılar:•
Candie Payne - No Other•
İlhan Erşahin & Nil Karaibrahimgil - GirlVe bunu da kendime ithaf ediyorum•
Aretha Franklin - Chain Of FoolsLabels: tavsiyeler (müzük)