Arkadaşlarım bilir, benim harflerle, ama özellikle s ve ş lerle ilgili yıllardır çözemediğim bir sorunum var. Koca alfabedeki nerdeyse her harfin bende bir anısı vardır, işte "r" demeyi şurda, şu kişiden bu şekilde öğrendim.. "j" demek 2 ayımı aldı, bi Halil amca vardı, çok da güsel örgü örerdi, o öğrettiydi, hıı bak en zoru da "ş" idi hala öğrenemedim... gibi.
Düşünün ki 22 yaşında hayatının baharında pırıl pırıl bir genç, bendeniz!!! , içinde s ve ş geçen (ayyh beraber olmasına da gerek yok tek başlarına da geçebilirler ) her kelimeden önce içten içe ya "şemşiye" yahut "fışkiye" dersem diye panikliyorum, hatta mümkünse o karmaşık kelimeyi kullanmayıp daha kolay söylenebilen eş anlamlısını kullanıyorum. Hıı içinde s/ş yok ama "kabiliyet", "rekabet", "kağıt" demeyi de sefmem mesela, neme lazım kelimeyi çıkarmaya çalışırken güzel Türkçemize yeni, daha önce hiç duyulmamış bir sesli harf katarım, Türk Dil Kurumu şilt falan vermeye kalkar, hatta Kültür ve Turizm bakanımız, pişkin ve tonton adam Atilla Koç, Türk alfabesinin 32 harf olması ve yeni sesli harfler bulunması gerektiğine dair düşüncelerine elimde olmayaraktan yaptığım katkılardan dolayı 3 yıllık kuaför ve Nest giderlerimi karşılamayı, siestalarında yanında olup onu pışpışlamamı teklif edebilir.. Gelemem ööle şeylere.. Ben halk adamıyım/kadınıyım/kızıyım... nan ... Hıh.. Halk insanıyım... En güseli
Uzun lafın kısası, Banu Güven'in şu videosunu izleyince içim bir ferahladı, dışardan bu takılmaların bu kadar sevimli görünebileceğini düşünmemiştim hiç... 23 nisan hediyem olsun bu da size.. Bakın ilk politik yazımı yazacaktım ki bu sabah kahvaltısında, akşamdan kalma iki sersem, televizyonda Aile Şerefi' ni ( halihazırda Türk filmleri arasında beni en çok etkileyen, her seferinde izlerken tüylerimi diken diken eden Münir Özkul un müthiş repliği -“dokunma çocuklarıma, dokunma aileme, dokunma gelinime, dokunma bana, yoksa ben, hayatta bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar usta, seni gözümü bile kırpmadan vururum” - nin geçtiği filmdir ) izlerken bir taraftan da ülkeyi kurtarmaya kalkmıştı... Şimdi cumhurbaşkanlığı, körolası Tayyip, Nimet Çubukçu da kim nan, evet 14 Nisan güseldi, anlamlıydı ama o gün oradaki bilinçli & bilinçsiz kalabalıkların oyları seçimde tek bir parti altında birleşmedikçe -ki şu haliyle bu mümkün görünmüyor - sonuçsuz bir oluşum olacaktır gibisinden can sıkıcı söylemlerde bulunup bu güzel ve manidar günü gölgelemeyeceğim.. Hemen öpüp kaçacağım efendim.. Hıı bi de yıllar sonra sanırım grip oldum... Jüjü'me müjdeler olsun :D
İyi günlerde ve sağlıcakla kalın
Yazı esnasında nerden estiyse mırıldanılan :Zülfü Livaneli- Nefesim Nefesine