İç Sesler,Part 1
Wednesday, December 13, 2006
...priss...
•
Mood: 
confused
•
Listening to: Pablo Casals/Johannes Brahms,double concerto for violin and violon hede hödö işte ne artizlik yapıon Casals ın Brahms yorumu de gitsin
•
Reading: Puslu Kıtalar Atlası
•
Watching: en son Arzunun Kanatları (der himmel uber berlin imiş orijinal adı)
Gün boyu evdeyken de dışardayken de bişeyler görüyorum ve o bişeyler hep başka bişeyleri çağrıştırıp kimi zaman kendi kendime garip sesler çıkararak (eet asla o şuh kahkahalar atan göz süzen kadınlardan olamııcam :)) dakikalarca gülmemi yada nezih bi şekilde gülümsememi sağlıyor(ahh bari gülümsemeden yırtsam :P neseki onun güsel olduunu sölerler..uzun zamandır güldüğüm yahut gülümsediğim dış mihraklar tarafından gözlemlenemediğine göre hep maymun gibi somurtuk dolaşıyorum etrafta demek ki,keşke kendimi dışardan bi yabancı gibi görebilseydim..mesela nası yürüyorum kambur mu,yada cat walk mu nedir (hiç sanmıyorum..zaten güzel yurdumun allı pullu kaldırımlarında da ne kadar cat walk yapılabilir ki ?! Hani ortam müsait deil ondan sebep olmuo :P )
İşte bu İç Sesler başlığı altında, aklıma bir anda gelen ve mucizevi bi şekilde benim de unutmadığım küçük ayrıntıları paylaşacağım…Ebru Şallı nın kafasının vücuduna göre kocaman olması ve sırf bu nedenle Christina Aguilera ile aynı kaderi paylaşması gibi...
Mesela yıllardır içinden çıkamadığım,anlamaya çalışıp çaresiz kaldığım “minübüs şoförü jargonu” ritüeli var. Acaba bir minübüs şöförü olmak nası bişey,Örneğin bizi taşıyolar dimi,kimisi “kaptan şuraya nası gidebilirm”,kimisi “oğlum du bekle hemen hareket etme ineyim bi” der..Kimisi de 100 ytl uzatır sabahın köründe –ahh geçen gün aynı haltı yedim de sesini çıkarmadı “kalsın” dedi sadece,içinden “kaltak” demiş olabilir mi mesela :| Yok canım sanmam... Yada yada mesela malum içeriyi tıka basa doldurur ya bu adamlar, balık istifi gibi yığılır, cama yapışır gideriz -du çoğul konuşmiim ben binmiom ööle olunca- işte o stress dolu anlarda birileri sonunda “Daha nereye alıyosun kardeşim,yer mi var” der en kibarca,sonra altlarda biyerlerde son oksijenlerini somurmakta olan yada artık yanındakinin vücuduna yapışmış,adeta onun bi uzvu olmuş olan yaşlı ama cırtlak sesli bi teyze “aayh sıkıştık burda,ne biçim adamlarsınız siz ayıptır ya” der ve onun gazıyla nispeten daha genç kokoş bi teyze “insan taşıyosunuz insan” die 3 lemenin sonunu getirir yada dolmuş içinde 2şerli 3erli gruplar halinde bu sefer daha kısık sesle şöför hakkında ateşli sohbetlerin kıvılcım ateşini fitiller ne biliim...işte o zamanlarda yani tüm dolmuş kendisi hakkında atıp tutarken o adam ne hissediyodur? Ben Acıbadem de yaşıyorum burası - bi ara ona da değinicem yoksa çıldırırım vallahi- artık o balık istiflerinin kaçınılmaz olduğu kalabalık semtlerden biri oldu ama buna rağmen hiçbi zaman bi şöförün yolcuyu azarladığını yada terbiyesizce davrandığını görmedim ki bunu başka bi semtin dolmuşuna bindiğimde anladım,koyun gibi gütmeye çalışıyolardı insanları,kendimi "Öteki Türkiye" nin kollarına bırakmış olan biteni hayretler içinde izler olmuştum ilk zamanlar ama sonra halkımla ve ist.un dier semtleriyle kaynaşınca istisnai olanın bizler olduğunu anladım..
Ama tüm bunlar bir kenara,Acıbadem şöförlerine özel sandığım bir soru cümlesini son zmnlarda bir çok semtin dolmuşlarında duymaya başladım..İşte Türkçe nin etkin bir biçimde kullanımına en güsel bir örnek olan soru cümlesi geliyor : “
Ücretini gönderen,gönderipte alamayan var mı?”…Yıllardır duyarım bu cümleyi ama son zamanlarda gittikçe gözüme kulaama batmaya başladı..Ne demekti bu,eet anlıyorum paraüstü alamayan varmı demek istiyo ama bunun için kullandığı cümleyi durup bi düşünse; ”ücretini gönderen,gönderipte alamayan var mı?” ….Dolmuşlardaki prosedürü bilmeyen bi Allah ın kulu olsa bu cümle ne demek şimdi die dakikalarca düşünür ve adamın para üstü nü kastettiğini anlayamaz mesela..Eet ööle numunelik insanlar da olabilir neden olmasın ki,çeşitlilik iidir bikerem !!! :))
Üstelik bu manasız ifadenin insanı sebepsiz yere söylerken mutlu eden bir fonetiği vardı,söylemeyi deneyin bi,nası da güsel,akıcı bi şekilde çıkıyo ağızdan kahrolasıca !!!
Aslında sanırım benim burda takıldığım nokta,adamın bu cümleyi ağız alışkanlığıyla umursamaz bi şekilde söyleyişi,durup “ne dedim nan ben şimdi” die düşünmemesi..Bazen bana oluyo ve kendimi cidden salak gibi hissediyorum..Mesela;
- Aa sena naaber?
- Abi sorma yaa,yine dersi kaçırdım taksi bekliom…
Madem sormasını istemiyosun niye cevaplıyosun ? Bu tür dile pelesenk olmuş lakırdılardan kendimi kurtarmaya çalıştım bi ara ama sonra denizde kum bende boş lakırdı diip bıraktığım yerden devam ettim..Hadi oldu da yarın öbür gün Türkiye nin ilk kadın minibüs şoförü oldum dielim,bende o “ücretini gönderen,gönderipte alamayan var mı?” insanı olacaktım..Burdan da hayata dair birçok can sıkıcı çıkarıma gidebilirim ama elbet duracağım…