iç ses...
Friday, November 24, 2006
...priss...
bu küçücük odada kaç defa çaresizce karanlığa gömülüp gözyaşı döktüm acaba?ya az önceki kaçıncıydı? bilmenin bir önemi varmış gibi kendi kendime soruyorum işte...
sessizce terkediceğim insanları,hayatın akıl almaz hızına kapılıp kendilerinden geçmişken farkedemeyecekler benim aralarından kaybolduğumu.kendi ruhuma sarılıp uyumak istiyorum geceleri ama bu odada,bu yatakta,bu karanlıkta sade telaş,kasvet soluyorum.uykularım anlamsız,önemsiz günlerin kucağına bırakıyolar beni her sabah...
sonsuza kadar gökyüzüne uzanan yemyeşil ağaçların arasında bir ormana hapsetmek istiyorum kendimi,kütüklerin üstüne oturup ilahi sesleri dinlemek...tanrıya haykırmak yalnızlığımı ona kızmadan...zoraki yaşadığım için bana verdiği yaşamı ziyan ettiğimi düşünürüm belki bi an.sonra gözlerimi yumar dipsiz bir huzur kuyusunun aydınlık sularına bırakırım kendimi,aynı ilahi sesler kulağımda.bembeyaz kocaman kanatlarının arasında sarıp sarmalar beni melek tayfasından bir kuş...
keşke daha kolay olsaydı herşey...
Heey...I'm gonna live forever !!!
Wednesday, November 22, 2006
...priss...
Bu sıralar akşam saat 6 da evde olmak için bi sebebim oldu: FAME !!!
Kanal Türk h.içi hergün saat 18:00 da bizim jenerasyonun yetişemediği muhteşem dizi Fame'i yayınlıyor,şuan klişe gibi gelse de bazı olaylar,içinde bukdr dans,müzik ve duygu içeren bi diziye kayıtsız kalamıyorum.Orda,ekranın içinde olmak istiyorum,ezberleyecek textlerim olsun,durup dururken birden şarkı söyleyip dansedeyim ve hatta ben bunları yaparken arkamdan bi yerden bi arkadaşım çıksın,bana katılsın ve doğaçlama harikalar yaratalım istiyorum...Ama kendimi sarsıp reelde nerdeyim bi bakalım: artık gitmek için kendimi ikna etme çabasına bile girişmediğim bir okulum,nefret ettiğim bir bölümüm,sefmediğim,hiçbişey paylaşamayacağım arkadaşlarım,yalnız alışveriş yaparken hareket eden bi vücudum var...bu arada alışveriş demişken,eer böyle bir hastalık varsa ben şuan kesinlikle o hasta güruhuna dahilim.tek mutlu eden beni bu..para harcamak,yeni bişeyler almak...her neyse FAME demiştik..beni tv a bağlayan 2.alamet i harika :
fame1
...priss...
Hepsini seviom bunların..ama en çok Coco
fame2
...priss...
üff ya bende orda biyerde olaydım keşke :(
Still alive...Vol 2
Sunday, November 12, 2006
...priss...
Hiç yapmak istemediğim bişeyi yaptım az önce,pişmanlık duymayacağım yine de.İnsanlara izin verdiğiniz,yaptıklarına göz yumduğunuz sürece tepenize çıkıyolar,sabrınızın sınırlarını sizi acıdan kıvrandıracak derece de genişletmeye çalışıyolar.İşte bu gece benim sınır noktamı öğrenmiş olduk hepberaber.
Yapamadıklarınız yada başınıza gelen herşey için başkalarını suçlamak kolaydır evet ama bazen işler gerçekten sizi aşar ya,bu da öyle bi durum,yapabileceğim hiçbişey yok.bir insan düşünün ki gözünüzün içine baka baka,hiçbir oyuncuda daha görmediğim bir gerçeklik ve kendini kaptırmışlıkla yalan söyleyebiliyor,okdr yalandan illa ki ortaya çıkanlar oluyor ki o zmn da pişkinlik ne demek onu öğretiyor size.
Bu gece nasıl sonlanacak,yarın uyandığımızda birbirimizin yüzüne nasıl bakıcaz bilmiyorum,ama yarın bişeylerin iyi yönde değişmiş olmasını dilerdim.
Neyse..nete giremiyorum ne zmndır,bu zamanı çok üretken bi şekilde geçirdiğim söylenemez.Arasıra okula gidiyorum,hiçbir dersi dinleyemiyorum,O sınıfta geçirdiğim her dakika azap gibi,çıldırmamak için zorluyorum kendimi..bazen ise dayanamayıp atıyorum kendimi dışarı ve eve kadar…yaklaşık 45 dk lık yol..yürüyorum…kulağımda şarkılar,aklımda üzerinden devamlı geçilen aşınmış düşünceler,hayaller..kimi zaman çalan şarkıya etrafa aldırmadan eşlik ederek yürüyorum hızlı hızlı…
Sonra,biri vardı…hayatıma girdiği her anı, içine edip giderek sonlandıran biri…onu yaklaşık 3 gün önce aklımdan sonra kalbimden de silip atabildim.Çok kolay söylerdim ”kızıım eski sefgiliden hayır gelmess,canı sıkılıyodur,yalnız hissediyodur..ondan arar bunlar” die…neden kendimde bu düşünceleri uygulayamadım? Aslında kendimi suçlamayı da bırakmalıyım,sonuçta en çaresiz,en dipte hissettiğim anda çıkageldi ve ne kdr istesemde direnemedim ve bidaha başladı,ve başladığı andan itibaren tek yaptığı eskiden beni kahreden hareketlerine devam etmek oldu…arkana bakmadan çekip gidebilmek lazım bazen…geç olsa da yapıyorum işte bunu…HOŞÇAKAL…
Yarın quiz var ceramics die bi dersten.bgn bisürü fotokopiler fln çektirdim ama çantamı açıp bakmışlığım yok,bakmayacağım da…okul uzar mı? belki...
Ve sevgili Ümit,herkesin yok olduğu anda sen varsın yanımda yine…Daha doğrusu şu elimi uzatsam kavrayacağım telefonun ucunda ama daha fazlasını ummak biraz hayal gücü istiyor,onu da kaybedeli çok oldu .hala senin gibi insanların olduğunu bilmek güzel,gerçi genelleme yapmamı engelliyorsun istisnai saflığın ve temiz kalbinle..
Ahh gitme vakti...Yaaağ yrn okula gitmek istemiyorum beeen :’(( Daha şen günlerde görüşmek üzere sefgili blog…