Sıradan olmasın,benim olsun hayat....
Tuesday, October 17, 2006
...priss...
nihayet!! yaklaşık bi yarım saattir "create new post" şeysine bastıktan sonra çıkan ve ekrandan gitmeyen kum saatine bakıp bakıp kederleniyordum,nasıl da patlamıştı içimde yeşeren post yazma hevesi derken az önce bu satırları yazabildiim sayfa açıldı da neşem yerine geldi...
Ama itiraf etmeliyim şimdi ilk anki yol boyunca aklımdan geçenleri paylaşma şevki kanatlandı uçtu gitti,demek ki neymiş?hisleri en şahlandıkları anda oturup hiç de hoşuma gitmesede bu klavyeyi kullanarak somutlaştırmak lazımmış.oysa ne kadar çok şey düşünmüştüm geçen 2 saat içinde..neyse..sadece az önce yaptığım şeyi yazmak ve balık hafızam sayesinde bu akşamı unuttuğum sıradan bi günde oturup bloguma bakarken okuduğumda çarpık
(bazılarında çok sexy durabiliyoken kendimde nası bişey ortaya çıkıyo karar veremiyorum,ayna karşısına geçip mimik çalışan insanlardan olamadım...eet var ööle insanlar..hemde çok yakınımda :S
)ki ben buna "te allaam yaa"gülümsemesi derim..işte o türden bi gülümsemenin mutluluk kokan,samimi bir versiyonunun oluşma olasılığını var etmek için yazmak istedim az önce neler olduğunu..
(içerden ablam bağırıyo; "anneeee...aliyeeeeee"die,final bölümüymüş..bir dizim olsun istedim,şööle her bölümünü heycanla bekleyeceğim,her haftanın o gününde sırf o var die bile mutlu olma sebebi edineceğim..ama yok olmadı,aslında cnbc-e de ally mcbeal vardı onda böyle bi heyecanı yaşadım ama ben burda ulusal kanallarımızdaki,milyonlara sunulan dizilerden bahsediyorum..işte olmadı benim onlardan :(
)ara not: oha sayın kendim.. daha olayı anlatmadan bi ton alakasız/gereksiz konuya girmiş uzatmışsın yine..aman be nasılsa kimse okumuyo diyip salma kendini ama aaa!!
Herşey nasıl başladı?...Anlatayım :
Sevgili blog;
saat 19.05 itibariyle annemin zorla yedirdiği karnıbaharın mide bulantısıyla oturmuş myspace de bi msj okuyodum,bir çocukla bi süre önce
EDMOND ROSTAND ın "
CYRANO DE BERGERAC" adlı kitabına adını veren karakterle ilgili konuşuyoduk.kitabı bi arkadaşımdan biliyordum ve "pek leziz,bak şukadar sayfa boyunca sadece burnundan bahsedip karşıdaki adama laf sokuyo..inanılmaz bişii" şeklinde bir yorumu olmuştu kitap için..ve fikirlerine çok değer verdiğim birisiydi..ee ben de alayımda okuyayım bari die aklımdan geçirmiş ve onu takip eden 3 sene boyunca da ara ara aklımdan geçirmeye devam etmiştim..ama işte unutuyorum dediğim gibi pek de kuvvetli bi hafızam yoktur.
neyse efendim işte o mesajı okuduktan 2-3 dakika sonra saat 19.05 i gösterirken,bi an karar verip,hazırlanıp aileme münasip bi sebep uydurup(arkadaştan kitap almaya gitmek herzmn kabul gören bir "yalan"dır!)evden kendimi dışarı atıp,elimdeki dvd i geri verip yeni bitane aldıktan sonra yakaladığım ilk kadıköy dolmuşuna atladım.Aralıksız yağan yağmurun altında,kadıköydeki insan kalabalığını,mağazalardan/cafelerden yayılan,insanın gözüne saplanan sarı ışıkları,çingeneleri,onların çıkardığı tekdüze darbuka seslerini yarıp Alkım Kitabevine doğru hızla ilerledim.Çingeneler demişken...kimi yol keser,kimi çıplak ayaklarıyla arşınlar 100bininci defa sökülüp yapılan kaldırımları,kimisi darbuka çalarken kimisi de ortadaki yuvarlak-adı her ne haltsa bilmiyorum-ortasına çiçek neyim dikilmiş betondan şeyin kenarına oturmuş kucağındaki minicik bebeği sallar.bu soğukta tanrım düşünüyorum da ne kadar üşümüştüm dışarda yürürken...üstlerindeki incecik kıyafetler,ayakları çıplak,o ufacık bebeğin poposu meydandaydı,souk alsa,üşütse etrafımızdaki anne babaların yapacağı panikten eser olmaz heralde onu sallayan genç kızda..nasıl olsun ki,kimbilir kendi kaç defa hastalandı böyle cıbıl cıbıl gezerken sokaklarda,onların bünyeleri dayanıklıydı bikere,alışmak zorundalardı ve alışıyolardı da...o an böyle düşünüp rhtlattım kendimi belki de ve hızla yürümeye devam ettim..aradığım kitabı danışmaya söyledim ve acelem olduğu için maksimum 5-6 dk içinde girdiğim dükkandan çıktım.bu 5-6 dakikanın bir 4-5 dakikası şirin ve gizemli
(oysa biz şirin kimseleri içi dışı bir,ağzına geleni söyleyen,biraz da saf kimseler olarak biliriz ya..o da çok yakınımda ordan bliyorum =)
)die tnmlayabileceğim bi çocuğun yanında dikilerek geçti,ilkin aynı raflarda kitap aradık sonra 1 dakikalığına kopup kasada yine bir araya geldik,karşılıklı olarak alınan kitaplar yan gözlerle incelendi ve bnm kasiyerimin seri hareketeri sayesinde işim daha erken bitti ve hızla ayrıldım ordan..evet bu kadar..hayal ettiğimiz sıradışı/mucizevi tanışmalar genelde filmlerde oluyordu..onlardan bu kdr uzak durmaya çlşmış bir genç kız olarak işte bende "nası olmaz yaa" şeklinde bi an için mutsuzluk hatta hayal kırıklığı yaşamıştım...ama şuan bunların hiçbiri bişey ifade etmiyor.ben burdayım o kimbilir nerde...sevgili Ümit in dediği gibi...."geçiniz..."
ve tüm bunlar 1 saat 10 dakika içinde olmuş ve ben sıcacık evime geri dönmüştüm.yağmur hala yağmaya devam ediyordu..kadıköy hep geceleri çok güzeldi.çingeneleriyle,sokak lambalarıyla,o saatte dışarda bulunan insan kitlesiyle,hatta dolmuşlarıyla ve trafiğiyle bile...bu arada evim kadıköye çok yakın da sayılmaz hani..sadece biraz hızlı yürürüm ben =)))
şimdi kitaba bi göz atıcam.aslında okuduğum bi kitap vardı,Momo die bi çocuk kitabı,bi zmnlar en ykn arkadaşım,ruh ikizim die tnmladığım biri bu doumgünüm için almış bu kitabı,okuması kolay bi kitap,adı üstünde çocuk kitabı ama neden dierleri gibi bi kenara atıp bıkmadım bilmiyorum,ama bitirmeye kararlıyım onu,yine de bu gece CYRANO yu biraz okumak istiyorum.
ahh bu akşam aklımdan geçenleri yazacaktım dimi..sanırım bayaa uzun bi post olucak ve ben uzun olup göz korkutmasını istemiyorum..birileri okumaz da kaçar gibi bi kaygım olmamasına rağmen sürekli bana yapılan bi eleştiri geliyo aklıma.."ee sena..sadede gel"=)) hatta bunları yazarken bile konudan uzaklaşıyorum şuan..
ne farkettim biliyomusun sevgili blogcum,ben kendimle eğleniyorum,güzel vakit geçiriyorum.hangi arkdaşıma kalk kadıköye gidek derdim de bu yağmurda üşenmez gelirdi ki ? bu trfta oturanları kastediyorum tabi..bu akşam kendimle barıştım sanki..ne güsel..artık gitsem iyi olucak,tadında bırakmak lazım herşeyi...
Nihayet..kapatıyoruz artık...iiki blog yazmaya başlamışım,iiki bööle şirin,sıcacık bi blokum var,gelmesin,okumasın kimse,ben saklanıyorum işte buraya ne güsel..ahh kar yağsa da bi kestane yesek..nese,sen hep burda kal canım blokum ve sevgili hayalet okuyucularım..milyonlarca hayalet fanım olduğunu hayal etsem mesela :DD hadi bakalım ayrılık vakti...
Wishlist...Vol.1
Saturday, October 14, 2006
...priss...
Yine ihmal yine “keşke günü gününe yazsaydım” pişmanlığı…nese hiçbi zaman yaptıklarıyla ağızlarından çıkan kelimeleri bağdaştıramadığım “büyüklerimin” dediği gibi “her işte bir hayır vardır” deyip şuandan itibaren parmaklarımdan ne çıkacaksa onu aynen okuyacaksınız sevgili metric sevenler(inkar etmeyin siz de seviyosunuz bu grubu biliyorum ! )
Bi konu gerekmez illa ki dimi..o yüsden canım kendim için kısacık notlar alıcam buraya..sonra dönüp ne kadarını yapabilmişim kontrol ederim…hehe umuma açık blogunun olmaması ne güsel bişiimiş =)
1) her arkadaşının iyi niyetli,sevgi kelebeği masal kahramanları olduğunu düşünmekten vazgeç..o ipod 550 etmez bunu sen de biliyosun..
2) şu m4a formatındaki şarkıları mp3 e çevirmenin bi yolunu bulmalı,arşivde öölece yatışını yaşlı gözlerle izlediğin bakir şarkıları keşfetmeli bian önce…
3) bidaha ki ay anneciğin harçlığını verdiğinde 3.gün bitmemesi gerektiğini bi an için düşün…sonra devamlı düşün..hatta HİÇ UNUTMA!!! (ayrıca bu ay çektiklerini,hayata dair ordan çıkardığın dersleri /kahretsin ben alışveriş yapmak istiyorum yaa :(( / unutma! )
4) Hollanda daki malzeme şirketleri için adını uur die htrladıın ama bişekilde çaktırmadan doğrusunu öğreneceğin çocuktan adres al ve şirketleri taciz etmeye başla…bir yazı daha kerpe de çekirdek çıtlayıp (ki çekirdekten nefret ederim,sihirli annemden de nefret ederim ama ne kdr kötü alışkanlığım varsa yazlıkta edindim inan ki sevgili blog..) okey oynayarak,o gerizekalı gitarist-vokalist bozuntusunu dinleyerek geçirme…
5) Neden 5 lemek zorundayım ki…gelmio şuan aklıma bişey..hımm aslında çok şey olduğunu biliyorum ama müzik dinlerken bişeyler yazamam ben,sakız çiğnerken yürüyememek gibi bişey ..ama yıllardır kullanmaya kullanmaya köreldi bu meret de :(
6) Mangodaki o siyah-mavi tünik için sezon sonunu bekle..Allah kahretsin seni emi Mango,şimdi alsam küfredicem sezon sonu biliyorum zaten nereye alıyorum aaaah lanet olsun !! :’(
..hava güsel görünüyo...atiim kendimi dışarı...sonra devam ederim..aaah unutma simon ı bişiiler yazması için dürt,ders ktplarını ama daha önce bi kalem al,o sauna maskesini al-sıfatına sür bian önce,10 tane metalin erime sıcaklığını ezberle,terziye ve kuaföre uğra...teyy teyy ben bunları elime not aliim en iisi,hoşçakal sevgili blog....